Duygular, Duygular, Duygular... 

 

Baş etmekte en çok zorlandığımız şeylerden biri duygularımız. Üzüntü, yas, öfke, suçluluk, nefret, korku, kaygı, sıkıntı, çaresizlik… Kahır diye bir kelime var Türkçede. Kahırlanmak var. Kahrolmak var. Kahrından ölmek var. Üzülmekten daha beter. Yazarken bile içimi kötü bir his kaplıyor. Öfkeden kudururuz bazen. Suçluluktan veya utançtan yerin dibine geçeriz. Mutsuzluğumuz öyle büyür ki içimizde gün doğmaz, güneş açmaz olur. Hep karanlık, hep karanlık. Ciğerimiz yanar sevdiğimizi kaybedince. İçimiz daralır sıkıntıdan. Sonra, endişeden içimiz içimizi yer. Korkudan ödümüz patlar. Yüreğimiz dağlanır üzüntüden. Hep bedenle ilgili ifadeler. Yürek, iç, öd, ciğer. Türkiye kültüründe bedenselleştirme dediğimiz şeyin de yaygın olduğunu biliyoruz. Yani psikolojik sorunların bedensel bir sorun şeklinde ortaya çıkması. Ağrılar, sızılar, tıbbi bir nedeni olmayan bayılmalar vesaire.     

Aslında birçok psikolojik sorunun nedeni de bedenselleştirme dediğimiz, tıpta somatizasyon denen bozukluğun nedeni de duygularla yüzleşmemektir. Evlerden ırak deriz. Bizden uzak olsun isteriz. Kötü duygular gitsin, azalsın, onları hissetmeyelim, onarla baş etmek zorunda kalmayalım, gelmesinler, olmasınlar isteriz. Başkalarına da yük olmayalım diye duygularımızı belli etmeyiz. Kimselere anlatmayız. Özellikle de en yakınlarımızdan saklarız. Onları da durduk yere üzmeyeyim, herkesin derdi kendine yetiyor zaten deriz. Olumsuz duyguları yaşamamak için kendimizi dizilere veririz, içkiye veririz, işe güce kaptırırız, yemek yemeyi abartırız, fazla konuşuruz, elimizden telefonu düşürmeyiz, sosyal medyada saatlerimizi geçiririz, bazen spora bile fazla kaptırırız. Yeter ki üzüntüyü, öfkeyi, sıkıntıyı hissetmeyelim.

Olumsuz duygular bir gün hayatımızdan çıksa ve gitse ne olurdu dersiniz? Çok güzel bir dünya mı olurdu? Barış ve huzur mu hâkim olurdu dünyaya ve insanlara? Maalesef hayır. Olumsuz duygular gitse olumlu duygular da gider. Belki bazılarınız yaşamıştır. Olumsuz duygularınızı hissetmemeyi veya bastırmayı başardığınızda hiç de huzurlu veya mutlu hissetmezsiniz. Hissizleşirsiniz. Çünkü duygular paket halinde gelir ve gider. Çünkü hayattaki her şey gibi duygular da zıddıyla vardır. Olumsuzları atayım, sadece olumluları hissedeyim olmaz. Olumsuzlar gidince olumlular da gider. Robot gibi olursunuz, biri içinizi boşaltmış gibi olur, ruhsuz olursunuz. Olumsuz duygular gidince, sevgi de gider, umut da gider, neşe de gider, heyecan da gider.  

Peki ne yapacağız o zaman? Duyguları yaşayacağız. Duygulardan kaçmayacağız. Mevlana’nın dediği gibi her olumsuz duyguyu değerli bir misafir gibi karşılayacağız kapıda, içeri buyur edeceğiz, en harika şekilde ağırlayacağız, çünkü bütün duygular birer kılavuzdur. Neden duygu denen şey gelişmiş insanda? Neden hayvanlardan çok daha komplike duygularımız var? Çünkü duygular bize hayatı anlatır, bize bizi anlatır, neyi isteyip neyi istemediğimizi, neye ihtiyacımız olduğunu, ne yönde ilerlememiz gerektiğini anlatır.

Duyguların bir diğer özelliği de gelip geçici olmalarıdır. Eğer bir duyguya tutunmazsanız, sarılmazsanız, tıpkı evinize gelip biraz oturup giden misafirler gibi gelip, biraz kalıp giderler. Yani geldiler diye korkmaya gerek yok. Getirdikleri mesajı alıp, gitme zamanları geldiğinde de kapıdan uğurlayabiliriz onları. Hatta gene bekleriz bile diyebiliriz, çünkü gene gelecekler nasılsa. Çünkü hayat olumsuz duygular olmadan olmaz. İnişler de vardır çıkışlar da. Çıkış olması için iniş olması gerekir.

Olumsuz duyguların kapağını açarsam üstüme yığılırlar, altında kalırım, boğulurum diye mi düşünüyorsunuz? Merak etmeyin, boğulmazsınız ama belki yüzmeyi öğrenene kadar birinin elinizden tutması iyi olur. Eğer baraj kapaklarını açacaksanız ve kıyıda can simidi atacak biri olsun istiyorsanız, Yenibenlik’teki uzman terapistler size yardımcı olmak için hazırlar.  

Prof. Dr. Deniz Canel Çınarbaş 

Smiley 2979107 1280