Farklı Psikoterapi Yaklaşımları 1: Psikanalitik ve Psikodinamik Yaklaşım


Bir yazı dizisiyle farklı terapi yaklaşımlarını kısaca sizlere tanıtmak istiyorum. Belki fark etmişsinizdir; terapistler, profil bilgileri kısmında hangi terapi yaklaşımında uzmanlaştıklarını belirtirler. Bu, terapilerinde hangi yaklaşımı veya teoriyi kullandıklarını gösterir. Buna dayanarak, bahsi geçen yaklaşımla ilgili hem teorik bilgileri olduğunu hem de bu yaklaşımı benimseyen tecrübeli bir terapistten süpervizyon alarak bu yaklaşımda uzmanlaştıklarını varsayabiliriz. Danışanların da bu yaklaşımları az da olsa bilmeleri faydalıdır. Siz de bu sayede nasıl bir yaklaşımın size daha uygun olacağını tahmin edebilir, bu yaklaşımı kullanan terapistleri tercih etmek isteyebilirsiniz.
Tabi bu yaklaşımları anlatmak öyle bir sayfaya sığmaz aslında. Farklı yaklaşımlarla ilgili kitaplar, dersler, lisans üstü programlar, eğitimler ve enstitüler mevcuttur. Burada amaç kısaca tanıtıp bir fikir edinmenizi sağlamak. Neden psikanalitik veya psikodinamik yaklaşımla başladığımı da açıklayayım. Tarihte ilk defa psikoterapiden bahseden, bu alanda bir teori geliştiren kişi Sigmund Freud’dur ve dolayısıyla ilk psikoterapi teorisi Freud’un teorisi, yani psikanalizdir. Psikodinamik terapi ifadesi ise Freud’un fikirlerini esas alıp bazı değişiklikler yaparak geliştiren daha güncel teorileri kapsar. Yani Psikanaliz Freud’un orijinal teorisidir. Psikodinamik teoriler ise Freud’u esas alan fakat bazı açılardan eleştiren ve değiştiren teorisyenlerin yaklaşımlarını içerir.
Psikanaliz (yani psikanalitik yaklaşımla uygulanan terapi) genelde uzun süreli olur. Yıllar boyunca süren, kimi zaman haftada iki veya üç kez seansa gidilen terapilerdir bunlar. Terapist (analist de denir) çok fazla yönlendirmez danışanı (hasta ya da analizan da denir), çok fazla soru sormaz. Danışan kendi hızında, kendi istediği şeyleri anlatır seanslarda. Terapist ara sıra yorumlar yapar. Bu yorumları danışanın paylaştığı konulara, danışanla ilgili gözlemlerine ve psikanalitik teoriye dayandırır. Terapist genelde daha mesafelidir, kendisi ile ilgili bir şey paylaşmaz, danışanın sorduğu kişisel soruları yanıtlamaz. Yeri geldiğinde terapistle danışan arasındaki terapi ilişkisi de tarapinin konusu olabilir ve terapide ele alınabilir. Psikanaliz daha çok geçmiş odaklıdır. Güncel olayların çocukluktaki kökenlerini bulmaya çalışır terapist. Bu yönelimde ilerleyen terapilerde danışanın iç görü kazanması, farkındalığını arttırması amaçlanır. Bilinçdışındaki şeylerin bilinçli hale gelmesi terapinin esas amacıdır.
Psikodinamik terapiler çok çeşitli olmakla beraber ana hatlarıyla psikoanalizin prensiplerini takip ederler. Bazı psikodinamik terapiler güncel olaylara odaklansa da çoğu psikodinamik terapi yaklaşımı geçmiş odaklıdır. Bazı psikodinamik yaklaşımlar sosyal çevrenin ve kültürün etkisini de ele alırken çoğu psikodinamik yaklaşım aileyi ve çocukluğu ele alır. Bazı psikodinamik terapiler ise ilişki kalıplarına ve dinamiklerine odaklanır. Psikodinamik yönelimli terapistler, psikanalitik yönelimli terapistler gibi, genelde danışanı fazla yönlendirmezler, seansları fazla şekillendirmezler, danışanın belirlediği akışta ilerlemeyi tercih ederler.
Hem psikodinamik terapiler hem de psikoanaliz, depresyon gibi içselleştirme ile ilgili sorunların çözümü için uygunken; dışsallaştırma dediğimiz, dürtü problemleri, öfke sorunları, davranış bozuklukları gibi problemlerin çözümü için uygun değillerdir. Psikodinamik terapilerde amaç davranışları değiştirmek değil bilinçdışını bilince taşımaktır. İç görü kazanıldığında terapi başarıya ulaşmış demektir. Dolayısıyla davranışlarınızı değiştirmek istiyorsanız psikodinamik terapiler sizin için uygun olmayabilir. Fakat genellemek yapmak zordur. Size uygun olup olmadığını anlamanın en iyi yolu psikodinamik veya psikoanalitik yaklaşımla çalışan bir terapistle deneme görüşmesi yapmak ve seansların nasıl ilerleyeceğini bizzat sormaktır.

 

Psychology 531071 1280