Hayat Seçimlerimizden mi İbaret?

 

Özgür irade… Belki de insanlık tarihinin en kadim sorularından biri bu. Kaderin bizi çizdiği bir yolda, adımlarımızı sadece seyreden yolcular mıyız, yoksa gerçekten direksiyonda biz mi oturuyoruz? Jean-Paul Sartre, bireyin özgürlüğünü “bir lanet” gibi tanımlarken, insanın seçim yapmaya mecbur olduğunu ve bu yükün altından kalkmanın kolay olmadığını savunmuştu. Öte yanda, bazı düşünürler her şeyin önceden yazıldığına, bizimse sadece bu yazgının figüranları olduğumuza inanıyor. Bir de ortada bir yerde duranlar var: hayatın hem özgür irade hem de kader tarafından şekillendiğine inananlar.

Yaş aldıkça bu sorular daha da ağırlık kazanıyor. Zamanın hızla geçmesi, “artık çok geç” hissi ya da pişmanlıklar, geçmişte verdiğimiz kararları daha sık sorgulamamıza yol açabiliyor. Oysa en gerçekçi yol, geçmişi yargılamak değil; bugünden yola çıkarak, kendi geleceğimizi yeniden çizmek. Bu noktada, hayatın akışını etkileyen kararlarımızı gözden geçirmek cesaret ister. İçinde bulunduğun noktaya bir bak. Bu hayatı sen mi seçtin, yoksa koşulların mı sana çizdiği bir güzergâhtasın? Ve daha önemlisi: Bu yolda ilerlemek seni tatmin ediyor mu, yoksa artık başka bir yön mü istiyorsun?

Birçok insan gençlik yıllarında kendi isteklerinden çok başkalarının beklentileriyle şekillenmiş bir hayat yaşar. Ailelerin iyi niyetli yönlendirmeleri, toplumun başarı tanımı, güvenli seçimlerin “doğru” seçimler gibi sunulması, çoğu zaman bireyin kendi özünü bastırmasına neden olur. Fakat yaş ilerledikçe bu “programlama”nın etkisi zayıflar. Artık kendine sorma vaktidir: “Ben kimim ve geri kalan ömrümde ne istiyorum?”

İnsan zihni, değişimi hem arzular hem de ondan korkar. Kimi zaman “Artık çok geç”, “Bu yaştan sonra olmaz”, “Bende o enerji kalmadı” gibi inançlarla kendimizi sabote ederiz. Ama bu düşünceler yalnızca birer iç ses, birer algıdır. Kendini yorgun değil de güçlü hissedebilir misin? Geleceği tehdit değil, umut olarak görebilir misin? Bu tamamen senin kendine bakışınla ilgili. Çünkü değişim, dışsal koşullardan önce zihinde başlar.

Hayatın kontrolünü tekrar eline almak için büyük devrimler yapmana gerek yok. Bazen sadece daha bilinçli seçimler yapmak bile yeterli olur. Günlük hayatındaki tutumunu seçebilirsin; insanlara nasıl yaklaştığını, sabahları güne nasıl başladığını, kimi hayatında tutmak istediğini, neleri artık arkanda bırakmak gerektiğini… Her seçim, küçük de olsa bir yön değişimidir. Bu küçük değişimler zamanla bir alışkanlığa, alışkanlıklar ise seni dönüştüren bir hayata dönüşebilir.

Dış dünya üzerinde sınırlı bir kontrolümüz var. Dünya siyaseti, ekonomik dalgalanmalar, insanların davranışları bizim irademizin çok ötesinde. Ama iç dünyamız bizim alanımız. Duygularımızı nasıl yönettiğimiz, hayata nasıl baktığımız ve bu bakışa göre ne tür adımlar attığımız tamamen bize ait.

Hayatın sonu birden gelmeyecek. Fakat her geçen gün bir sonrasının habercisi. Ve bu geçişte asıl fark yaratan şey, yapılan seçimlerdir. İçinde bulunduğun hayat sana ait olabilir ama hâlâ şekillendirilebilir. “Ben bunu değiştirebilirim” diyebildiğin her an, özgür iradenin gerçek anlamına bir adım daha yaklaşmışsındır.

 

 

Bu yazılar da ilginizi çekebilir